Osmanlının hayran olacağınız incelikleri
Osmanlı medeniyeti altı asrı üç kıtada kucaklayan, akl-ı selim, kalb-i selim, zevk-i selim sacayağı üzerine oturmuş bir denge, giyim, kuşam, yeme, içme, aile, mahalle ve şehir hayatıyla, insana saygı medeniyetidir. Osmanlı'nın aile, mahalle ve şehir hayatı, hoş bir nostaljinin ötesinde, insana insan olmanın zevkini ve keyfini doyasıya yaşatan bir güzellikler hazinesidir. Osmanlı medeniyeti kelimeler üzerine bina etmemiş, güzellikler, hayatın bütün safhalarına işlenmiş ve yaşanmıştır.
- 29.04.2020 22:50
- Güncelleme: 29.04.2020 22:54
1- Osmanlıda şehirler kurulurken, nasıl ki bir suya taş attığınızda halkalar merkezden başlayarak yayılır. Aynı şekilde önce bir mabet yapılır ardından da halka halka evler ve işyerleri inşa edilirdi.
2- Eğer bir evin camında sarı çiçek varsa benim evimde hasta var, ey satıcılar veya sokaktan geçenler sakın yüksek sesle bağırıp rahatsız etmeyesiniz demekti. Eğer bir evin camında kırmızı çiçek varsa bu evde evlilik çağında bir kız vardır. Sokaktan geçen gençler konuşmalarınıza dikkat edin ölçüsüz laflar kullanarak bu hanımefendiyi mahcup etmeyesiniz anlamına geliyordu.
3- Hayat geçiciydi ve yüzyıllar boyu bu evlere sahip olamazlardı. Evlerin duvarlarına ‘Ya Malikül Mülk’ yazarlardı, 'Ey Allah'ım bütün mülk senindir. Ben kapının bir kölesiyim, her şey senden benim aslında hiç bir şeyim yok' manasına gelirdi.
4- Kapı tokmağında ‘Ya Fettah’ yazılıydı. Bu bütün kapalı kapıları açan ve sıkıntıları gideren anlamına geliyordu. Akşam eve sıkıntılı gelen bir baba kapıda bu yazıyı okuyunca belki de biraz rahatlıyor ve sıkıntıları giderilebiliyordu. Şimdi birçok işyeri kapısında ‘İtiniz’ yazıyor bu da medeniyette geldiğimiz son noktayı gösteriyor.
5- Eskiden eve misafir geldiği zaman ev sahibi onların ayakkabılarının burunlarını dışarıya doğru değil de içeriye doğru baktırırdı. Böyle yapmakla “biz sizin misafirliğinizden çok hoşnut kaldık, evimizi yeniden şereflendirmenizi bekleriz” demek isterlerdi.